“ Geçmişle Sohbet” köşesinin bu haftaki konuğu, geçtiğimiz haftalarda intihar eden Seyit Talaşlı’nın annesi Fatma Talaşlı oldu. Ailenin taze olan acısını çok daha fazla deşmeme ve yaşadıkları travmayı büyütmeme adına kısa ve duygusal bir sohbet gerçekleştirdik. Şimdi sizleri, bu sohbetle baş başa bırakıyoruz.
Fatma Yenge öncelikle kendini tanıtır mısın?
İsmim Fatma Talaşlı, 1957 yılında doğdum. Rahmetli Seyit’imin annesi, rahmetli Recep’in karısıyım. Eşimle görücü usulü evlendik. İyiydik, Allah razı olsun. Bizi başka kapıya muhtaç etmedi. Biz Konya’da yaşıyorduk, o zaman düzenimiz iyiydi ama burada tarla dağıtımı yapıldığı dönemde tarla almak için Eskil’e geldik. Belki biz Eskil’e gelmesek bunlar yaşanmayacaktı ama bilemezsin. Kader, kısmet. Burada da çalıştı, çabaladı, uğraştı.
Rahmetli Seyit Abinin çocukluğu nasıldı?
Seyit’imin çocukluğu çok iyiydi. Top oynamayı çok severdi. Hayatında yaptığı iki şey vardı. Birisi top oynamak diğeri de hatiplikti. Oğlum İmam Hatip mezunudur. Kuran’ı Kerim’in çoğu yerini ezbere bilirdi. Boş kalan zamanlarında da top oynardı, çok sosyal birisiydi. Ali’m öyle değildi bak. O kendi halindedir, pek çevresi yoktur ama Seyit’imin küçükken de büyükken de çevresi çoktu. Arkadaşları, eşi dostu çoktu. Bu hatta bir gün futbol oynarken kolunu kırmış, alçı yapılmıştı. Arkadaşları bunun alçılı koluna imza atarmış. Gelip bana anlatmıştı, “Anne bak her yere imza attılar, niye böyle yapıyorlar” diye. O alçılı eliyle bile kaçar, gider top oynardı.
Biz dün onun göçünü getirmek için Konya’ya gittik, arkadaşları ağlıyordu hala. Biz darmadağın olduk, onlar darmadağın oldu. Niye böyle yaptı bilmiyoruz, keşke yapmamış olsaydı.
Seyit Abinin son zamanlarda yaşadığı sorunlar neydi yengem?
Seyit’im bir buçuk sene eşini kaybetti. ,Seyit, bacımın kızı Fadimana’yla evliydi. Onu çok severdi. Zaten her ikisi de severek ve isteyerek evlendiler. Karısı öldükten sonra Seyit’im dağıldı. Hatta bize o zaman, “bir mezar taşı da kendim için yaptıracağım anne, beni de Fadimana’nın yanına gömün” derdi. “Biz o nasıl laf öyle” diye kızardık, sonra sonra bırakmıştı bunu demeyi.
Çocuklarını çok özlerdi. Beni telefonla arar, “çocukları da size yük ettik anne, kusura bakma” derdi. “yok oğlum” derdik; “olur mu öyle şey” derdim ama dinlemezdi. Çocuklarını çok özlerdi, çocuklarda babalarını çok özlerdi. Eskil’e her 15 günde bir gelir, çocukları görürdü. Çocuklarda onun geleceği zaman, sabırsızlıkla beklerdi. Seyit, Eskil’e geldi mi önce Fadimana’nın mezarına varır, sonra buraya gelirdi. Bizde çocuklara “az daha bekleyin, babanız annenizi ziyaret edip gelecek” derdik.
Seyit geldiğinde, sarılır, öper; bunlara kek, bisküvi getirir; çocuklarla bu odada oynardı. Gel oğlum, Eskil’e çocuklarının, bizim yanımıza derdik. “Abimin evi yandı, bir kişi de dönüp yardım etmedi. Abim bir senedir işsiz, herkesten iş istiyor ama kimse iş vermiyor. Benimde olacağım o, ben bunu kaldıramam. Bir yıl işsiz gezemem” derdi. Mecburen Konya’da bir parkta çalışıyordu. Gündüz bilet keserdi, geceleri de bekçilik yapardı.
Sonra babası da kanser olunca oğlum iyice parçalandı. Akşamları işinde çalışıyor, gündüzleri de babasının yanına gidiyordu. Fadimana’yı da aynı hastanede kaybetmişti. Babası da yine aynı hastaneye kanserden yatınca, birde üzerine çocuklarının özlemi, dahası yaşadığı şeyler ona ağır geldi. Bizim hiç aklımıza böyle yapacağı gelmezdi. Her şeyi yapar ama çocuklarına kıyamazdı. Çocuklarını böyle bırakıp, gitmezdi. Ama işte onu yıkan en son şey, babasının da karısıyla aynı hastaneden, aynı hastalıktan yatması oldu.
Karısını kaybettiğinde yaşadığı moral bozukluğuna tekrar döndü büyük ihtimalle. Sonunda bu oldu. Çocuklar annesizken birde babasız kaldı. Keşke olmasaydı, bizim ciğerimiz yanıyor. Çocuklarının ciğeri yanıyor, Allah kimsenin başına vermesin.
Âmin yengem. Seyit abinin ölümünden sonra tüm Türkiye’de bir yardım kampanyası başlatıldı. Size de ulaşan olmuştur muhakkak. O konu hakkında bir şey demek ister misiniz?
Allah razı olsun herkesten. Bizi de çok arayan oldu, seni de olmuş. Birçok kişi para gönderdi; yardım etti. Allah herkesten razı olsun. Allah devletimizden ve yardımsever vatandaşlarımızdan razı olsun. Çoğu, Seyit’imin böyle ölmesine üzüldü; ağladı.
Seyit Abinin çocuklarının bakımı için devletten bir talep geldi mi?
Dediler bize ama kabul etmedik. 4 çocuk Seyit’imin bizlere emaneti. Allah bana ömür verdiği sürece onlar bizim yanımızda duracak. Yetkililer “o zaman maaş bağlayalım” dedi. “Tamam” dedik. Şimdi maaş bağlayacaklar herhalde. Ama onları kesinlikle vermeyi düşünmüyoruz.
Tamam, Yengem, ben sizin acınızı daha fazla sizi yormak ve acınızı deşmek istemiyorum. Seyit ve Recep Abiye tekrar Allah’tan rahmet; sizlere de başsağlığı diliyorum.
Yorum yazarak Tuz Gölü Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Tuz Gölü Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Tuz Gölü Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Tuz Gölü Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Tuz Gölü Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Tuz Gölü Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Tuz Gölü Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Tuz Gölü Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.